'İnsan Kandırma Sanatı'nın 'Dünyayı Yönetme Sanatı' altında gizlendiği güzel dünyamızda bu iki tabir artık tek bir anlam taşıyor. Siyaset... Siyaset.... Siyaset...

Dünya hayatını daha yaşabilir kılmak adına mühürlenmiş yüzbinlerce kural, kanun, yaptırımlar silsilesi. Sonuç: Gelecek olan gün bugünden daha beter daha yaşanmaz daha çekilmez daha yalan.... Çıkarım: İzlenen siyasetlerin hepsi yanlış....

Herşeyin bir yalanı bir dolanı yani siyaseti var. Bu piramitin en üstündeki siyaset, tüm kumların aktığı tek delik, "İnsan kandırma sanatı'. 'Tek dünya devleti'ne pardon 'Tek dünya mezarlığı'na doğru oynanan oyunlar.

Gerçekte dünyamız kocaman bir mezarlık ve kimseye de kalacağı yok. Gidenlerin geri dönmediği dönüpte paralelde neler olduğunu anlatmadığı bu gerçeklikten bu tarafa hafif bir esinti bile yok. Var sayımlardan ibaret tüm inançlar.

Cennet ve cehennem kavramları... Senin cennetin bana cehennem, benim cehennemim sana cennet. Kişiye göre her akla her inanca göre değişen kavramlar. Netlik yok... En net bilgi tüm bu karmaşanın saygısızlık ve sevgisizlik hükümranlığının da sonunun mezarlık olduğu.  Dünya bir mezarlık derken ironi yapmıyorum, her döngüden sonra yeniden açılan kocaman bie mezarlık ve bu mezarlık üzerinde sanki ölmeyecekmiş gibi kendini tanrı sananların sirki...

Bugüne kadar 110 milyar insanın doğup öldüğü saptandı. 1927’de 2 milyar olan dünya nüfusu, 72 yılda üçe katlanarak 6 milyarı aştı. 2050'de ise dünya nüfusunun 12 milyar olacağı tahmin ediliyor. On binlerce yıl önce yiyecek bulma ve hayatta kalma mücadelesi veren insanoğlunun geçmişine ait kesin nüfus bilgilerine kesin ve net olarak  ulaşmak mümkün olmasa da, bilim adamları elde edilen arkeolojik bulgulara dayanarak dünya nüfusunu bulmaya çalışıyor.

Birleşmiş Milletler (BM) Nüfus Fonu'nun 2008'de ortaya koyduğu çalışmalarına göre, insanlık tarihi boyunca 110 milyar insan dünyaya geldi. Bazı araştırmacılar, bugüne kadar dünyada yaşayan insan sayısının 60-110 milyar arasında olduğunu tahmin ederken, bazıları da 200 bin yıldır 70 milyar insanın doğup öldüğünü savunuyor.

1802 yılında 1 milyar olan dünya nüfusu 125 yılda iki kat artarak 2 milyara ulaştı. 20. yüzyılın son 70 senesinde dünya nüfusu tarihte en fazla yükselişini gösterdi. 1927 yılında 2 milyar olan dünya nüfusu, 72 yılda üçe katlanarak 12 Ekim 1999'da 6 milyarı aştı. Nüfus, 2007 Haziran'ında 6,6 milyarın yıl sonunda ise 6 milyar 640 milyonun üzerine çıktı. BM, dünya nüfusunun 2010 yılında 7,2 milyara, 2020'de 8,5 milyara, 2030'da 9,6 milyara ve 2040'da da 10,3 milyara ulaşacağını tahmin ediyor. 2050 yılında ise bu rakam şu andakinin tam iki katına çıkarak 12 milyar olacak.

12 milyar mezar daha kazılacak dünyamızda. Mezarlıkların üzerinde dans edip dünya yaşamı üzerinde kararlar verip tanrıcılık oynayanların da  görkemli mezarları hazır kimse merak etmesin.

Bugüne kadar doğmuş insanların bugün yaklaşık yüzde 6,5’ı hayatta. Düşünüldüğü zaman, aslında bu oldukça büyük bir yüzde. Koskoca bir mezarlık imparatorluğu ölüme doğanların dünyası.

Doğum ve ölüm arasında yaşanan zamanda yapılanlar ise dünyanın tarihini oluşturmakta. Acı ve kan, dehşet . Yalan dolan ve vahşet. Şan ve şeref olarak kaydedilen bu tarih tüm halkların mezarlığında kocaman bir soru işareti.

Mezarlık siyasetine kısa net bir bakış attığımızda;

Her beş saniyede... 21 bebek dünyaya geliyor.

Her beş saniyede... Bir bebek engelli olarak dünyaya geliyor.

Her beş saniyede... 9 insan hayatını kaybediyor.

Her beş saniyede... 2 kişi açlıktan ölüyor.

Ölümsüzlüğü arayan ana siyaset ve doğurup besleyip semirtip dünyaya saldığı yalanlar. Evrimleşmeyi seçmeyen insanlığın hak ettiği işte bu.